Banvit

Banvit, güneşli bir günde sahilde keyifli bir mola sunuyor.

Bu projede amacımız, Banvit’in taze ve samimi marka kimliğini sahil boyunca gerçekleşen doğal ve sıcak etkileşimler üzerinden yansıtmaktı. Tadım alanı etkinliklerin merkezine yakın konumlandı, ama öne çıkmak ya da dikkat çekmek yerine ortama uyum sağlayarak günün akışına doğal bir şekilde dahil oldu. Ürün gibi, varlığı da hafif ve rahattı.

Görsel dilimizi doğayla uyumlu doku ve renkler üzerine kurduk. Banvit’in imza yeşili; ahşap, hasır ve yumuşak kumaşlarla birlikte sahneye dengeli bir şekilde oturdu. Ortam güneşli, açık ve sade tutuldu. Her lokmalık sunum küçük bayraklarla işaretlendi. Sunum tarzı, hem özenli hem erişilebilir bir his verdi. İnsanları çağırmadan da davetkar olmayı başardı.

Etkileşimler kendiliğinden gelişti. Su kenarından çıkan bir sporcu durup tadım yaptı, arkadaş grupları birlikte gülerken denedi, küçük ziyaretçiler merakla yaklaştı. Bu anlar kurgulanmadı. Gerçek ilgi ve meraktan doğdu. Biz de bu doğallığı yakalamaya odaklandık: bir bakış, bir uzanış, bir tebessüm… Hepsi sahilin temposuyla uyumlu bir ritim oluşturdu.

Görsel anlatım Banvit’in temel değerlerine sadık kaldı. Kurgu düzenliydi, logolar görünürdü ama göze batmazdı, sunumlar ise hijyen ve sadelikle öne çıktı. Plaj ortamına rağmen masalar temizdi, bayraklar rüzgarda dalgalandı ve genel atmosfer güven verdi.

Amacımız yalnızca ürünü göstermek değil, onu daha büyük bir akışın parçası haline getirmekti. Ortak bir durak. Küçük bir bağlantı anı. Günlük hareketlilik içinde, güneşin altında Banvit kısa ama keyifli bir mola sundu. Hafif, doyurucu ve zamanla uyumlu bir tat.

Ortaya çıkan anlatı, yaz boyunca deniz kenarında geçen aktif hayatın akışına uyum sağlayan, gerçek etkileşimlere dayalı, samimi ve ulaşılabilir bir marka hikâyesi oldu.