
Bu projede hedefimiz, Sultan Su’yu hareketli bir yaz günü sahil atmosferine doğal bir şekilde entegre etmekti. Ürünü bağımsız bir ürün anı olarak konumlandırmak yerine, günün doğal akışı içinde yer almasını amaçladık. Konuşmalarda, gölgede verilen kısa molalarda ve hareketler arasında oluşan duraklamalarda kendine yer buldu.
Çekim ortamı başlı başına bir kontrast sundu: yoğun güneş, hareketli vücutlar ve öğleden sonra sıcağının kuruluğu. Bu ortamda soğuk bir şişe su yalnızca bir içecek değil, aynı zamanda bir yenilenme hissi taşıyordu. Görsel anlatımı bu duygu üzerine kurduk. Şişeye uzanılan an, camdan yansıyan ışık ve ilk yudumla gelen ferahlık hikâyenin taşıyıcısı oldu.
Çekim boyunca doğallığı ön planda tuttuk. Şişenin arkadaşlar arasında el değiştirdiği, gölgede masaya bırakıldığı ya da sohbet esnasında içildiği anlara odaklandık. Bu küçük ama gerçek hareketler, ürünü sahnenin doğal bir parçası haline getirdi; arka planda konumlandı ama görünürlüğünü korudu.
Görsel dilde temiz ve sade bir yaklaşım benimsedik. Doğal güneş ışığı, minimum styling ve net yüzeyler sayesinde ürün, sadelik içinde kendini öne çıkarabildi. Şişe üzerindeki yansımalar, yoğunlaşma damlaları ve yumuşak gölgeler, tazelik hissini abartıya kaçmadan aktardı.
Renk paletinde ise yumuşak mavi tonlar, kum rengi nötrler ve doğal ten tonları tercih edildi. Bu sayede final görselleri dengeli ve rahatlatıcı bir bütünlük sundu. Yakın planlarda cam yüzeyine ve ferahlatıcı içim anına odaklanılırken, geniş kadrajlarda günün genel atmosferi; hareket eden, dinlenen, gülen ve sohbet eden insanlar görüntülendi.
Sonuç olarak, bu çekimde yalnızca bir içecek ürünü göstermeyi değil, Sultan Su’nun dış mekân anlarına kattığı günlük rahatlığı yansıtmayı hedefledik. Hafif, serinletici ve ulaşılması kolay. Yaz enerjisine uyum sağlayan sessiz ama net bir eşlikçi.